16 Mart 2015 Pazartesi

6. bölüm

30. günün sonunda solunum desteğinden tamamen kurtulmuştu minik paşamız, artık umut dolu günler başlamıştı bizim için. Şansımız bize göz kırpmaya başlamıştı galiba. Bundan sonra tek dileğim Sarp'ımızı bir an evvel yakından görmek, onu kucağımıza almak, gözlerinin içine bakmak, sabret oğlum diye kulağına fısıldamaktı.

16.02.2012... 50 günden fazla olmuştu... Doktorumuzdan özel izin alıp yoğun bakım odasına girecektik o gün. Hayatımın hiçbir anında yaşamadığım duyguları yaşıyordum, tarifi imkansız bir heyecan doldu içime. O gün akşam olmak bilmedi sanki. Babası, dedesi ve ben tutmuştuk hastanenin yolunu. Son dakikalar geçmek bilmiyordu adeta... Sonra hemşire ablalarından birisi bizi içeri çağırdı. Elim ayağım birbirine dolanmıştı, ne yapacağımı bilemiyordum. Beni duyacak mıydı, anlayacak mıydı, babanın benim geldiğimizi hissedecek miydi?

Hemşirenin kucağında, soğuk bir camın arkasından geldi yanımıza. Ama yine de aramızda camdan bir kapı, öteye geçmemize izin yoktu. O kadar miniktin ki, o anki halinin toparlamış hali olmasına inanamıyordum. Hala çok korunmasızdı, çok mahsun, çok kırılgan... Dünyanın en güzel bebeği karşımda duruyordu. Dokunamadığım, öpemediğim, koklayamadığım, kokusunu içime çekemediğim... Kapıp götürmek geldi içimden ancak ne mümkün. Orada daha güvendeydi. En ufacık bir hata bile hayatına mal olabilirdi. Gözyaşlarıma mani olamıyordum. Allah'a bin şükür, sağ salim tutunmuştun yaşama. Çok az kalmıştı artık, günleri saymaktan başka ne gelirdi ki elimizden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder