27 Ocak 2014 Pazartesi

Doğum Günün Kutlu Olsun Canım Oğlum


25/12/2013


Sarp'ım, benim bir tanecik, deniz kokulum, melek oğlum...

Her yaşadığımız zorluk, her engel, seni daha da güçlü kıldı...

Ufacık bedenin, kimseye duymadığım kadar büyük bir hayranlık yarattı bende... ve şimdiye kadar tadını hiç bilmediğim derin bir sevgi...

Sen o kadar dik durdun ki her başımıza gelende, o kadar kararlı ve inatçısın ki, kendimden bile vazgeçtiğim, kaldıramayacağım bu kadarını dediğim noktada, sen bana güç verdin, dirayet kazandırdın.. Beni bambaşka bir insan yaptın sen...

Tüm yaşadıklarımızı sıraya sokmaya çalışıyorum bazen, en zoru neydi, en öncelikli olan neydi...Göz ameliyatın mı, akciğerlerinin gelişmesi mi, beyninde meydana gelen hasar mı???

İnsan ne kadar mucizevi bir varlıkmış meğer. Hiçbirini diğerinin önüne koyamadım. Oysa ki normal olmak bir mucizeymiş, bunu yeni anladım.

Ama benim tek bir mucizem var: o da sensin...

Senin yaşadıklarımızı hissetmemen, yarın öbür gün kendine "neden?" sorusunu sormaman için canımın son damlasına kadar senin için çabalayacağım. Sen ağlasan da, istemesen de, insanlar "yeter artık, bu kadar zorlamayın" deseler de, içim kan ağlasa da... Senin iyiliğin için yavrum, senin kendini arkadaşlarından farklı görmemen için; farklı olsan da bunu en aza indirgeyebilmek için, olacaksa da, sekelinle yaşamanı öğrenmen, kendine farklı bir yol çizebilmen için...

Normal bir anne olamadım belki.. Daha çok bir fizyoterapist, özel eğitimci ya da gözlemci... İçimdeki yanardağı, çelişkileri, gelgitleri anlatmam mümkün değil...Bildiğim tek şey, seni canımdan çok sevdiğim, sevgimi kelimelerle ya da hareketlerimle anlatamayacağım. Sevgimi göstermenin tek yolunu, seni çalıştırmada ve yetiştirmede buldum belki de.

Bugün senin doğum günün, düzeltilmeden :) 2 yaşını bitirdin bugün. Nasıl da geçiyor zaman... Yaşarken hiç geçmeyecek, geçince de sanki hiç yaşanmamış gibi. Geriye kalan tek gerçek "sensin". Canım oğlum, doğum günün kutlu olsun! Seni çok ama çok seviyorum.

Annen


17 Ocak 2014 Cuma

Sarp'ımızın Şaşılık Ameliyatı

Mayıs 2013...

Hastane koridorları...
Yine o bilindik duygular..
Burnumun ucundan gitmeyen dezenfektan kokusu..

Yine mi diyordum kendi kendime... Yine mi damar yolu açılıcak? Yine mi avuçlarımdan alıp götürecekler? Yine mi anestezi? Yine mi kucağımda uyanmaya çalışacak minik yavrum?

Yine mi, yine mi, yine mi?


İşte tekrardan Acıbadem Hastanesi'nin bir odasındaydık sabahın 7'sinde. Paşamızın gözleri daha iyi görecek, dengesini daha iyi kuracak, her şey onun için daha net olacak umuduyla. Yaklaşık bir yıldır süren takibin ardından ameliyat edilmesine karar verilmişti, çok da kolay olmamıştı aslında. Hem şaşılık doktorumuz Mehdi Süha Öğüt hem de retinamızı takip eden Murat Karaçorlu ortak vermişlerdi bu kararı. Gittiğimiz her doktora (nörolog, pediatrist, fizyoterapist) aynı soruyu sordum belki de:"Ameliyatsız düzelebilir mi?" Hepsinden aynı yanıt: "Sarp'ın durumu normal bir şaşılık değil, ameliyat olsa bile düzelemeyebilir ya da birden fazla ameliyat gerekebilir".

Tüm bu yanıtların yükünü omuzlarımıza alıp tutmuştuk hastane yolunu.  Sarp'ımızı 9:00 gibi kucagımda bir sedyenin üzerinde ameliyathaneye götürdük. Önceden verilen sakinleştirici şurubun etkisiyle çoktan kendinden geçmeye başlamıştı. Hemşire ablalara teslim ettiğimizde içimden bir şeyler de kopup gitti onun beraber... Yaklaşık 3 saat sürdü odaya geri gelmemiz. Gözleri kapatılmamıştı, bandaj yoktu ama uyuyordu. Bir yandan büyük bir merak içinde gözlerini açmasını beklerken diğer yandan karşılaşacağım görüntüden dolayı uyanmamasını istiyordum. Adeta korkak bir çocuk gibi...

Ara ara ağlıyordu, ne kadar çok acısı olduğu yüzünden, dudak bükmesinden, mimiklerinden anlaşılıyordu. İçim cız ediyordu her seferinde. Yaklaşık bir saat kadar sonra yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı, kıpkırmızıydı akı. 4 kasına birden müdahale edildiği için sıradan bir şaşılık ameliyatından çok daha fazla şişecekti belli ki.

Birkaç saat sonra daha rahat gözlerini açmaya, bana, babasına ve etrafına bakmaya başladı. Eskisine göre çok daha paralel ve netti bakışları. Sanki başka bir çocuktu bana bakan. Doktorumuz ameliyatın oldukça başarılı geçtiğini söyleyince mutluluktan uçacak gibi oldum. Ancak o kadar alışmıştım ki artık duygularımı bastırmaya, ne kadar mutlu olsam da içimde yaşıyordum sanki...

Aynın gün 17:00 gibi evimize gittik, Sarp hiçbir şey yemek istemiyordu. Tek hoşuna giden şey televizyonda çizgi filmlere bakmak ya da babasının gitar çalmasını dinlemekti. Doktorumuz ekrana bakmasının sakıncalı olmadığını, göz kaslarının çalışmasının daha iyi olacağını söylemesi üzerine sonraki 2-3 gün fizik tedaviye ara verip daha çok görsel oyunlar oynamasına ve tv izlemesine vakit ayırdık.

Ertesi gün ve bir hafta sonra kontrole gittiğimizde her şey normal görünüyordu. Üstelik antibiyotikli göz damlası bile kullanmamıştık. Bir sonraki kontrolümüz eylül ayında. 

7 Ocak 2014 Salı

Spastisite ve Botoks

Spastisitede BOTOX müdehalesi nedir?


Spastisite, halk arasında kulaktan dolma bilgilerle, oldukça yanlış bilinen bir konu. Özet olarak söylenebilecek, Serebral Palsi (Cerebral Palsy-Beyin Felci)'nin en çok görünen tipi olduğu. Kendi içinde de gruplara ayrılan spastisite için günümüzde bir takım tedavi ve müdahale yöntemleri mevcut. Önemli olan yapılan müdahalelerin, geri dönüşünün olup olmadığının, hata payının ve getiri-götürü dengesinin etraflıca analiz edilmesi ve bireye en uygun müdahalenin yapılmasına karar verilmesi.

Serebral Palsi'nin başlıca sebeplerinden birisi ise erken doğum. Erken doğum esnasında ve sonrasında yaşanan çeşitli istenmeyen durumlar, beyinde kalıcı hasar yaratarak Serebral Palsi'ye sebep olur. Bu durumda birincil yapılması gereken güvenilir bir pediyatrik beyin cerrahı ile temasa geçmek ve ihtiyac halinde gerekli müdehaleleri yaptırmaktır (rezervuar takılması, şant takılması, endoskopik müdahale, vs)

Sonrasında yoğun bir fizyoterapi kalıcı hasarı minimuma indirgemek için kaçınılmazdır. Fizik tedavinin tıkandığı noktalarda ise mümkünse Botoks, daha ağır vakalarda ise cerrahi müdahale gerekebilir.

Botoks, Botulunim toksini, çoğunuzun bildiği gibi günümüzde yaşlanma çizgilerini gidermede oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Aslında spastisite tedavisindeki botoks uygulaması, estetikte kullanılan botoks uygulaması ile aynı mantıktadır: istenmeyen kasların işlevini bloke etmek.

Nasıl ki yüzüne botoks uygulaması yapılmış bir kişinin bir grup kası işlev dışı kalıyor ve bir takım mimiklerin görülmesi engelleniyorsa, botoks yapılmış kas grubu da aynı şekilde belirli bir süre için işlev dışı kalır.

Botoks yapılacak kasın belirlenmesi, fizyoterapist ve pediatrik beyin cerrahının birlikte oldukça dikkatle karar vermesi gereken bir konudur. Aynı şekilde botoks yapılacak kasın, renkli ultrason ile görüntülenmesi ve genel anestezi altında yapılması hata payını oldukça azaltacaktır.

Kesinlikle unutulmaması gereken ise, botoksun etkisinin geçici olduğu  (6 ay kadar) ve bir tedavi değil zaman kazanma yöntemi olduğudur. Kazanılan bu zamanda, kasılan kasların işlevini yitirmesi ile edinilen avantajın, yoğun fizik tedavi ile maksimum verim elde etmeye dönüştürülmesidir.