19 Şubat 2013 Salı

Bebeğim görebilicek mi?


Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi ROP, prematüre bebekler için en önemli tehlikelerden biri. Takibi ve teşhisi güvenilir eller tarafından yapılmazsa felaketle sonuçlanabilir.

Biz, Sarp'ımızı kör olmaktan son dakikada çocuk doktorumuz Prof. Dr. Eren Özek'in ısrarlı tutumu sayesinde kurtardık. Sarp, hastaneden çıktıktan sonra onu Eren Hanım takip etmeye başlamıştı. Bize yapmamız gerekenleri tek tek maddeler halinde sıraladı ve bu listenin en üstünde göz muayenesi vardı. Eşim ve ben ise göz konusunda oldukça rahattık çünkü Central Hospital'da yoğun bakım süresince oğlumuz, Prof. Dr. Dilaver Erşanlı tarafından, iki haftada bir ROP muayenesi olmuştu ve sonrasında da aynı doktora gitmeye devam etmiştik. Son gidişimizde, Sarp gestasyonel olarak 40 haftalıktı (normal doğacağı zaman) ve doktor bey bize artık göz açısından hiçbir sıkıntımızın kalmadığını söylemişti. Eşim ve ben mutluluktan yerimizde duramıyorduk. Ancak ertesi gün Eren hanım, göz konusunun çok subjektif bir konu olduğunu ve İstanbul Retina'nın kurucusu Prof. Dr. Murat Karaçorlu görmeden, Sarp'ın gözünün gerçekten iyi olduğuna inanmayacağını dile getirdi. Bunun üzerine Murat Bey'den randevu almaya çalıştık ancak bize 3 ay sonrasına randevu verebileceklerini söylediler. Yine de çok önemsemedik çünkü ne de olsa biz başka bir doktordan olumlu bir yanıt almıştık. Aklımızca sadece teyit ettirmek için gidecektik İstanbul Retina'ya.

Durumu çocuk doktorumuza anlattığımızda, kendisi özel olarak arayıp Murat Bey'den çok acil bir randevu aldı. Biz de apar topar götürdük minik paşamızı. Tam 3 saat bekledik muayenehanede. O kadar kalabalıktı ki.. Hatta bir ara niye bu kadar bekliyoruz ki ne de olsa Sarpımızın gözünde bir şey yok diye kalkıp gitmeyi dahi düşündük. 

Murat Bey, Sarp'ı muayene ederken eşim içerideydi. ROP muayenesi, gözün kapanmaması için kullanılan bir aparat yardımıyla yapıldığı için Sarp her seferinde çok ağlıyordu, artık dayanamıyordum o çığlıklarına. Sonrasında doktor bey yüzü tamamen bembeyaz olmuş bir şekilde odadan çıktı ve başka bir odaya geçti, sadece telefonda konuştuğunu duyabiliyorduk. O an anladık Emir de ben de.. istenmeyen bir durum vardı ortada. Orada ayakta bekliyorduk ama orada değildik adeta. 

Murat Bey, telefon görüşmesini bitirip yanımıza geldiğinde bize nasıl bir tedavi önerildiğini sordu. Biz de hiçbir tedavi önerilmediğini, Sarp'ın göz gelişiminin normal olarak tamamlandığını zannettiğimizi söyledik. Nasıl açıklayacağını şaşırmış bir hal içinde "Şu an Sarp'ın sağ gözü Evre 3 zone 2, sol gözü ise Evre 4 zon 2 ve sol gözde +2 hastalık mevcut. Bu durumda acilen ameliyat olması lazım, öncelikle lazer, gerekirse diğer yöntemler kullanılarak" dedi. Nasıl olabilirdi böyle bir şey, daha 24 saat geçmemişti diğer doktorun bizi sırtımızı sıvazlayarak, her şey yoluna girdi diyerek hastaneden yollaması. Murat bey de şoktaydı, Dilaver Bey'in çok iyi bir retinacı olduğunu, böyle bir hatayı yapamayacağını söyledi. Peki bir gecede mi gelişmişti her şey? Binde bir olasılık da olsa bir gecede böylesi bir durumun ortaya çıkabileceğini söyledi. Bu durumda ameliyatın başarı oranını öngörmenin de mümkün olmadığını dile getirdi. O anki ruh halimi, aklımdan geçenleri, hissettiklerimi anlatmam mümkün değil. Yoksa Sarp kör mü olacak? Etrafını göremeyecek mi? Allah'ım bu acıya nasıl katlanırız...



Yapacak hiçbir şey yoktu. İki gün sonrasına randevu verildi. Lazer olup olamayacağı da kesin değildi, kan tahlillerinin sonucuna göre karar vereceklerdi, aksi takdirde o minicik bedeni anesteziyi kaldıramayabilirdi. Çok şükür kan tahlilleri sonucunda ameliyata girebileceğine karar verildi. 6 saat aç kalması gerekiyordu, ancak ameliyatların uzaması sebebiyle 8 saat kadar aç kaldı, nasıl ağlıyordu artık hiçbir şekilde durduramıyordum. Operasyon başlamadan tükenmiştim..

Neyse ki sıra bize geldi, o bir saat hiç geçmedi dışarıda. Operasyon bittikten sonra Sarp, iki gözü de kapalı çıkarıldı ameliyathaneden, Allah'ım bize güç ver diye dua ediyordum sürekli, bu karanlığa sadece bir gün mahkum olsun.. Doktorumuz ameliyatın oldukça başarılı geçtiğini ancak asıl önemli olanın bu müdahaleye Sarp'ın nasıl cevap vereceğinin olduğunu belirtti. Sonrasında tekrar lazer ile müdahale ya da açık ameliyat gerekebileceğini söyledi. 10 gün sonra bizi kontrole çağırdı. O 10 günü nasıl geçirdik, şu an düşününce inanamıyorum.


Ve o gün geldi. Duyacağımız her şeye hazırlıklı olmalıydık aslında ama insan ne kadar dayanabilir ki.. Muayene odasına giremedim yine, annem ve Emir girdi. Sonra içeriden bir ses "gelin her şey yolunda" Derin bir oh çektim. Sağ göz tamamen iyileşme yolun girmiş, sol göz ise en azından durmuştu. Tek gözü bile olsa görsün, yeter ki görsün diyordum artık. Bir ay sonra tekrar kontrole gittiğimizde Murat Bey artık iyileşmenin tamamen gerçekleştiğini, bundan sonra kendisinin değil ekibinden Hakan Bey'in takibinin yeterli olacağını söyledi. Ancak gözün iyileşmesi gerçekleştiyse de bu gibi bebeklerin ileride görme bozukluklarına ve retine hastalıklarına daha yatkın olacaklarını, retina açısından takip edilmeleri gerektiğini hatırlattı.

3 ay sonra Hakan Bey'e gittiğimizde Sarp'ın retina ile ilgili hiçbir sıkıntısı kalmadığını, yılda bir kez kontrol edilmesi gerektiğini söyledi. Ancak gözünde kayma meydana geldiği için bizi Prof. Dr. Süha Mehdi Öğüt'e yönlendirdi. 

Çok şükür, Sarp'ımız artık görüyor. Prof. Dr. Eren Özek'e ve Prof. Dr. Murat Karaçorlu'ya ne kadar minnettar olduğumuzu kelimelerle ifade edemem.