14 Şubat 2013 Perşembe

Prematüre Retinopatisi (ROP)

Prematüre bebek ebeveynlerinin, bebekleri küvözdeyken dahi dikkat etmesi gereken çok önemli hususlar vardır. Tabi çoğumuz erken doğum yapacağımızın bilincinde olmadığımız için, erken doğum ve sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili çok az bilgiye sahibizdir.

Bebeğiniz küvözdeyken yapılması gerekenleri önem sırasına sokmanız gerekir. En çok dikkat edilmesi ve üzerinde durulması gereken hususlardan biri göz muayenesidir çünkü bebeklerin göz gelişiminde anne karnındaki son 12 hafta hayati önem taşır. Bebek ne kadar erken doğmuşsa göz gelişimi o kadar büyük risk altında demektir. Bebek zamanında önce doğduğu vakit, anne karnında gerçekleşmesi beklenen normal damarlanma gelişimi yerini anormal damarlanmaya bırakır. Bu anormal damarlanma bebeğimizin kör olmasına dahi neden olabilir. Bu göz sorunu, tıp dilinde Retinopathy of Prematurity (Prematüre Retinopatisi) kısaca ROP olarak adlandırılır. Bu nedenle erken ve yerinde teşhis bebeğimizin hayatını kurtarabilir.

Bebeğiniz küvözdeyken göz muayenesini dilediğiniz doktora yaptırmanız mümkün, bu konuda hastanenin kendi doktoru ya da anlaşmalı doktoruna güvenmemenizi  çok acılar çekmiş bir anne olarak şiddetle tavsiye ederim

Özellikle 1500 gr'ın altında ve 32. haftadan önce doğan prematüre bebekler büyük risk altındadırlar.Olayın genelinde baktığınızda bu gruptaki bebeklerin 50%'sinde ROP gelişir. ROP da kendi içinde çeşitli bölümlere ayrılır:
  1. Anatomik açıdan: 
  • Zone 1
  • Zone 2
  • Zone 3

http://www.retina.com.tr/tr/index.php?nav=1&id=25

2. Hastalığı evreleme açısından:
  • Evre 1: Genellikle kendiliğinden iyileşir
  • Evre 2: Kendiliğinden iyileşir ya da bir sonraki evreye ilerler
  • Evre 3:  Lazer ya da kriyo tedavisi gerektirir
  • Evre 4:  Kısmı retina dekolmanı gerçekleşmiştir; cerrahi müdehale ile kısmen düzelebilir (skleral buckle ameliyat)
  • Êvre 5:  Tam retina dekolmanı gerçekleşmiştir; cerrahi müdehale büyük olasılıkla başarılı olamaz (vitrektomi)


ROP muayenesi kesinlike, konu hakkında çok uzman bir kişi tarafından yapılmalıdır. Bunu direkt yaşayan bir anne olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki ne yapın ne edin ama bebeğinizi Prof Dr Murat Karaçorlu ya da ekibinden bir doktora muhakkak gösterin.








12 Şubat 2013 Salı

Prematüre Bebek Annesi Olmak

Prematüre bebek annesi olmak, kimi zaman kaya gibi sert durmayı, kimi zaman pamuk kadar yumuşak olmayı gerektirir. Anlatılması çok güç, tarifi imkansız birçok duyguyu bir arada yaşar prematüre anneleri. Genç yaşlarına rağmen çok ağır bir yükün altına girerler. Yarın ne bekler bilinmez, sürekli bir umut içlerinde.
Umutsuz yaşayamazlar çünkü nefes almak bile zor gelir. Gözyaşları düğümlenir boğazlarında, kimseye fark ettirmemek için bir yudumda içlerine atarlar hissettiklerini, acılarını...

Hastanenin yolunu tutar, sadece 5 dakika, soğuk bir koridorda, onlarca kişinin içinden kendi bebeklerini görebilmek için o camın arkasından. Etraftakilerin anlamsız konuşmalarına, sorularına, yorumlarına maruz kalır. Sanki kendi çektiği, kendi şüpheleri, kendi soru işaretleriyle boğuşmak yetmezmiş gibi etraftaki seslerle de boğuşur. Perde aralanınca büyük bir heyecan ve telaş içinde bebeğini görmeye çalışır, acaba uyuyor mu, bügün kaç cc süt alabildi, kaç gr kilo aldı, kalbi neden o kadar hızlı atıyor...?

Üç saatte bir süt sağar, aklından neleeer geçirir o zamanlarda. Keşke bebeğim kucağımda olsa, keşke onun saçlarını okşasam, gözlerinin içine bakıp "seni seviyorum" diyebilsem, o minik ellerine dokunabilsem, nefesini yüzümde hissedebilsem, göğsüme yatırıp uyutabilsem... Birçok anne için sıradan olan şeyler onun için o kadar büyük bir anlam taşır ki.. Günler vardır kavuşmalarına, kimisinin yirmi, kimisinin otuz, kimisinin ise benimki gibi tam atmışdokuz gün.

Ve sonunda o gün gelir, "bebeğinizi yakından görebilirsiniz" der doktor. Ne yapacağını bilemez, doğumunun üzerinden neredeyse 40-45 gün geçmiş.. Tam bir acemi anne olarak, kalbi güm güm atarak yeni doğan yoğun bakım ünitesinin yolunu tutar. Orada beklediği on dakka hiç bitmeyecek gibi... Nihayetinde kapı açılır, hemşire hanım "içeri girebilirsiniz" der. O an, o ilk karşılaşma, anlatılacak gibi değil. Şimdi düşündüğümde gözyaşlarımı tutamıyorum, içim çekiliyor... Ne yazık ki kucağına alamaz anne henüz bebeğini. Onun sağlığı için uzak durmaları şimdilik daha iyi. Minik bedeni enfeksiyonlara o kadar açık ki...Hemşire ablalarının kucağından gösterirler minik mucizesini.


Bundan sonra beklemek artık çok daha zor bir hal alır. Sürekli bebeğinin yanına gitmek, ona dokunmak ister acemi anne. Acaba  ne zaman kucağıma alabileceğim sorusu içini kemirir durur. Beklemek artık çok daha dayanılmaz. Aile bireyleri de görmek için sabırsızlanmaya başlarlar onu, bir gün anneanne, bir gün babaanne, bir gün dede, bir gün hala.. Teker teker hepsi görmeye giderler miniği. Çok kısa bir zaman sonra ise annenin kucağına gelecektir artık.

11 Şubat 2011. Hiç unutulmayacak bir tarih. O gün Sarp'ımı ilk kez kucağıma aldım, doğumundan tam 48 gün sonra. Ona zarar vermemek için ne yapacağımı, nasıl tutacağımı bilemedim. Sanki geldiğimi, ona dokunduğumu anlamıştı, sanki bana bakıyordu, beni tanımıştı... Öylesine bir duyguydu ki ... Sanki hiçbir şey yaşanmamış, o 48 günü birbirimizden ayrı geçirmemişiz gibi... Beş dakika bile durmasına izin vermeden bir ses "artık uyuması lazım" dedi. O kadar tuhaf bir histi ki onu orada bırakmak zorunda olmak. İçimden "o benim, artık yeter, evimize gidelim!" diye bağırmak geliyordu. Fakat her şey Sarp'ın sağlığı için diye avutuyorduk kendimizi.



Kokusu burnumdan hiç gitmedi. Günlerimin çoğunu hemen geçsin diye uyuyarak geçirdim. Yaşamak değildi aslında benimkisi, sadece zaman öldürmekti. Çok şükür doğum günümde hayatımda aldığım en güzel haberi aldım "Yarın bebeğinizi emzirmeye gelebilirsiniz" İşte bu haber 65 günlük bekleyişin son bulacağının bir göstergesiydi. Üç gün süren denemelerin ardından 3 Mart 2012'de paşamız yuvasına geldi. Allah'a çok şükür bu günleri gördük. Tek temennim, benim gibi bu acıları yaşayan prematüre annelerine ufacık da olsa bir umut olmak. Allah tüm annelere sağlıkla sıhhatle çocuklarını büyütmeyi nasip etsin.








11 Şubat 2013 Pazartesi

Prematüre Bebeklerin Aşı Takvimi

Prematüre bebeklerin aşıları, hepatit B aşısı hariç, doğum tarihi baz alınarak yapılır. Hepatit B aşısının ilk dozu ise bebek 2 kg'a ulaşana dek yapılmaz. Düzeltilmiş yaş, aşı takvimi açısından bir anlam ifade etmez.

Aşağıdaki aşı takviminde bulunmayan Rotavirüsü (bebeklerde ağır ishale neden olan bir virüs), ağızdan yapılan aşılama ile büyük ölçüde önlenebilmektedir. Bu aşının ilk dozu, bebeğimiz 6-12 haftalıkken; bundan sonraki iki doz ise 4-10 hafta aralıklarla yapılmalı ve bebek 32 haftalık olmadan tamamlanmalıdır.