7 Şubat 2013 Perşembe

Kronik Akciğer Hastalığı

Daha önce de bahsettiğim gibi erken doğan (özellikle 30. gebelik haftası ve öncesinde) minik bebeklerimizi ilk bekleyen tehlike kendi kendilerine nefes alamamalarıdır. Bu sebeple çeşitli solunum desteklerine ihtiyaç duyabilirler. Bu destek 30 gün ve üzerinde olursa ne yazık ki bebeğimiz kronik akciğer hastası olarak kabul edilir. Bu durumda bebeğimiz çok daha özel bir bakım ve tedbirli bir hayat yaşamamızı gerektirir. Bu durumda SYNAGIS aşısı denilen özel aşının, RSV virüsü ayları boyunca (Kasım-Mart) her ay yaptırılması hayati bir önem taşır. Bu aşı, bir kutusu yaklaşık 1000 TL olup (50 mg); devlet hastanelerinden çıkarılacak özel bir raporla ücretsiz olarak alınabilir. Kilo başına 15 mg doz aşılama yapılır (Örneğin, 5 kg olan bir bebeğe 75 mg). Bu durumda rapora bağlı olarak her ay bebeğimiz tartılarak alınacak kutu sayısı belirlenir.  Bu aşı bebek bir yaşını, gerekli görülürse iki yaşını doldurana dek yapılır.

Sarpımız ise kronik akciğer hastalığı şüphesi sebebiyle 2012 Mart, Kasım, Aralık, 2013 Ocak ve Şubat aylarında Synagis aşısı oldu. Böylelikle RSV virüsüne yakalanma riski yüksek oranda düştü.




 Konuyla ilgili detaylı bilgi için aşağıdaki web sitelerini ziyaret edebilirsiniz.


http://www.abbott.com.tr/urunler/pdf/Synagis50mg_prosp.pdf

http://www.prematurebebek.net/premature/yazilar/?id=36

http://www.yogunbakimdergisi.org/managete/fu_folder/2004-02/html/2004-4-2-077-083.html

5 Şubat 2013 Salı

Erken ama ne kadar erken?

Halk arasında kimi zaman prematüre bebek kavramı yanlış kullanılabiliyor.  Zayıf doğan bebeklerin prematüre olduğu gibi bir düşünce var nedense. Halbuki gestasyonel olarak 37. haftasını tamamlayan bebekler doğum ağırlıklarına bakılmaksızın normal kabul edilir. 37. gebelik haftasını doldurmadan doğan bebeklere prematüre (preterm) denir.

Asıl önemli olan bebeğinizin ne kadar erken doğduğudur. Prematüre bir bebek ne kadar erken ve ne kadar düşük doğum ağırlığı ile dünyaya gelirse o kadar çok risk taşıyor demektir. 

Prematüre bebekler doğum haftalarına ve doğum ağırlıkların göre üç farklı grupta toplanırlar.

Doğum haftalarına göre :


24-31 hafta arası - ileri derecede prematüre

32-35 hafta arası - orta derecede prematüre
36-37 hafta arası - sınırda prematüreler

Doğum ağırlıklarına göre :


<1000 kg - aşırı düşük doğum ağırlığı

<1500 kg - çok düşük doğum ağırlığı
<2500 kg - düşük doğum ağırlığı

34. Gebelik haftasından sonra dünyaya gelen prematüre bebekler, bu haftadan önce dünyaya gelen bebeklere nazaran çok az sıkıntı yaşarlar. Bunun nedeni ise akciğerlerimizdeki surfaktan denilen maddenin yapımının 34. hafta civarında tamamlanmasıdır. Bir insanın nefes alması her şeyden önemlidir, bu sebeple erken doğan bebeklerde yaşanan en kritik dönem bebeğin solunum desteği almadan yaşayabilmesini sağlamaktır. 30 günden fazla solunum desteği alan bebekler kronik akciğer hastası olarak kabul edilir. 


Bkz. Kronik Akciğer Hastalığı



Peki Biz Bu Tablonun Neresindeydik?

Yukarıda yazılan en kötü maddeleri alt alta getirdiğinizde Sarp'ın ve bizim içinde bulunduğumuz durumu daha iyi görebilirsiniz aslında.

Doğum haftası : 28 (ileri derecede prematüre) 

Doğum ağırlığı : 1170 ( aşırı-çok düşük doğum ağırlığı)
69 gün küvez bakımı
30 gün solunum desteği

Hal böyle olunca erken doğumun getirebileceği neredeyse tüm olumsuzlukları tecrübe ettik diyebiliriz. Peki atlattık mı? Henüz değil ama yine de paylaşmaya değer. Hepsini bu bloga sığdırabilir miyim? İşte ondan pek emin değilim.







Neden ...?

Gebeliklerin %8'i erken doğumla sonuçlanıyor. Ancak neden? Bu soruyu kendime defalarca kez sordum. Eminim sizler de sürekli kendinizi yargılıyor, sürekli eksik ya da yanlış yaptığınız bir şeyi bulmaya çalışıyorsunuz. Söz konusu en değerli varlığınız, evladınız olunca insan kendini suçlama psikolojisinden sıyrılamıyor. Ancak her türlü önlemi alsak da erken doğumların %50'sinden fazlasının sebepsiz olduğu doktorlar tarafından kabul edilen bir gerçek. Her ne kadar bazı etmenler erken doğum riskini arttırsa da bu her anne adayı için geçerli olmayabilir. Örneğin alkol ve sigara kullanan bir anne adayı erken doğum yapmazken hiçbir riski olmayan bir anne adayı erken doğum yapabilir. Bu nedenle sürekli olarak kendimizi suçlamaktan vazgeçmeliyiz. Negatif bir tutum içine girmek, sürekli kendimizi ya da eşimizi suçlamak bize hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bu uzun yolculukta en çok ihtiyacımız olan şey karşılıklı anlayış, sevgi ve hoşgörü. Bebeğimizin bizim pozitif enerjimize inanın çok ihtiyacı var.

Yeri gelmişken aşağıda erken doğuma sebep olarak gösterilen başlıca faktörleri görebilirsiniz. 

  • sigara ve alkol kullanımı
  • çoğul gebelik
  • düşük kilolu ya da az beslenen anne adayı
  • düşük ya da erken doğum geçmişi
  • stres ve yoğun tempo
  • rahim içi ve dışı enfeksyon
  • anemi
  • gebelikte yüksek tansiyon

4 Şubat 2013 Pazartesi

Merhaba

           Bir kadının " anne " olacağını öğrenmesi, kimilerimiz için  umut dolu bir serüvenin başlangıcı, kimilerimiz  içinse hayatının en karanlık, en zorlu günlerine  yolculuğun bir habercisi olabilir.  Beklenmeyen düşükler, anne karnındaki bebek kayıpları, doğum anında hayatını yitiren anne ya da bebekleri, bunun gibi bir çok üzücü hadise ne yazık ki gebeliğin acı sonuçları. Erken doğumu da bu gruba sokabiliriz fakat prematüre bebek anneleri bu noktada şanslı mıdır sorusunu kendime sorduğumda yanıtsız kalıyorum. Tecrübe etmeden fikir yürütmenin ya da çıkarımlarda bulunmanın ne kadar manasız olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

           25 Aralık 2011 Pazar günü benim hayatımın miladı oldu. Gebeliğimin 28. haftasında (27 +5) her şey yolunda gitmesine rağmen normal doğum sancısıyla doktorumun muayenehanesine gittiğimde artık doğum neredeyse başlamak üzereydi. Eşim ve ben hayatımızın en büyük şokunu orada, o odada yaşadık. Doktorumuz bize bu haftada doğacak bir bebeğin yaşama şansının %40 olduğunu ve yaşarsa dahi en az 2 ay küvözde kalacağını ve sonrasında birçok sağlık problemini yaşayabileceğimizi söyledi. Çok sert bir tokat gibiydi söyledikleri. Acilen hastaneye  kaldırıldım ve tüm çabalara rağmen doğum sadece 7 saat geciktirilebildi. 17:00 sularına ise artık Sarp'ım kucağıma bile alamadan küvözün yolunu tutmuştu. Kafamı kaldırıp bakamadım bile..Onu bir daha görememekten o kadar çok korkuyordum ki..

        Asıl bundan sonra başladı yolculuğumuz. Yaşadığım her güçlüğü,  prematüre annelerine umut olmak ve çoğu insan için "normal" olan şeylerin bizler için ne kadar önemli olduğunu anlamanıza yardımcı olmak için paylaşmak istedim.